Ana içeriğe atla

BAŞARILI OLMAK İÇİN ÖĞRENMEMİZ GEREKEN EN ÖNEMLİ KELİME NEDİR?

Hayır. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Başarılı olmak için gerektiği yerde “hayır” demeyi öğrenmemiz gerekiyor. HAYIR.

Çok ilginç bir yaklaşım değil mi? “Evet” gibi olumlu görünen bir kelime yerine “Hayır” gibi olumsuz bir kelimeyi söylemeyi öğrenmemiz gerekli diyorum. Özellikle bizim toplumumuz için öğrenmesi çok zor bir durum bu. Düşünsenize yolda birine “şurayı biliyor musun?” diye soruyorsun. Bizde bilmiyorum, yok, hayır diyemezsin. Öyle ya da böyle tarif edeceksin 🙂
Hele bir de yol tarifi soran turistse😆
Zorlamayın. Bilmiyorsanız hayır deyip geçin. Bilmiyorum. Turist sorarsa daha da kolay “no.” 😄
Hayır demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Sadece adres soranlara değil. Hayatta karşımıza çıkan pek çok şeye. Çünkü başarılı olmak için odaklanmayı öğrenmemiz gerekiyor. 
Steve Jobs diyor ki:
“İnsanlar odaklanmanın, odaklanılmak istenen şeylere evet demek anlamına geldiğini sanıyor. Aslında bu anlama gelmiyor. Var olan 100 iyi fikre hayır demek anlamına geliyor. Ne yapacağınızı çok dikkatli seçmeniz lazım. Yaptığımız şeyler kadar yapmadıklarımızla da gurur duyuyorum. Yenilikçilik, 1000 şeye hayır demektir.
Şu anda bu yazıyı okurken başka nelerle uğraşıyorsunuz? Aklınızda neler var? Telefondan izliyorsanız gelen WhatsApp mesajlarını, Instagram uyarılarını gördünüz mü? Şöyle bir düşünün günde kaç tane cazip teklifle, ilginç gibi gözüken sorularla, konularla karşılaşıyorsunuz? Ve bunlardan kaç tanesi sizi gerçekten ilgilendiriyor?
Beyninizde binlerce “evet almalısın onu” “evet yapmalısın onu” diyen ses duyarsınız. Bir tane de “hayır şu anda ihtiyacın yok, alma ya da yapma” diyen cılız bir ses. İşte o sese bir mikrofon bağlayın ve sesi sonuna kadar açın.
Kendinize hayır demeyi öğrendikten sonra başkalarına demeyi de öğrenmelisiniz. Paulo Coelho’nun dediği gibi “Başkalarına ‘evet’ derken, kendinize ‘hayır’ demediğinizden emin olun.” Yine de birisi sizden bir şey istediği zaman “Hayır” demek kaba geliyorsa, “şu anda bu benim önceliğim değil” diyebilirsiniz: “Şu anda başka bir evetle uğraşıyorum.” Ya da kısaca şöyle söyleyin: “Hayır, hayır, yüzbin kere hayır!
Üçüncü olarak etrafınızdaki kişilere ve çocuklarınıza da hayır demeyi öğretin. Çocuklukta kazanılan bütün kötü alışkanlıklar çocukların arkadaşlarına hayır diyememesinden kaynaklanıyor. “Al şu sigarayı dene” dediklerinde çocuğunuz kendinden emin bir şekilde “hayır” diyebilmeli. “Benim önceliğim bu değil.”
Şimdi tekrar edelim. Önce kendinize hayır demeyi öğrenin. Sonra başkalarına hayır demeye başlayın. En sonunda da herkese hayır diyebilmeyi öğretin.
Yeni hayatınız “hayır”lı olsun. ☺️✌🏻




Kaynaklar : 
http://barisozcan.com/basarili-olmak-icin-ogrenmemiz-gereken-en-onemli-kelime-nedir/
https://www.psikonet.com/hayir-diyebilmek_nedir-201.html


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chapter 3: Zaman

Eveeeeet, işte geldim buradayım. Ben de çok şaşkınım ve bir o kadar da heyecanlıyım. Çünkü 1 yılı aşkın süredir hiçbir şey yazmadıktan sonra bugün yazıyorum. Bugün sanırım iki şey bu duruma beni itti. İlki hiç tartışmasız Ece Targıt’ın “Çok Geç Değil” podcastiydi, ikincisi de sanırım dolunay.. bugün sabah uyandım ve cidden canım hiçbir şey yapmak istemedi, uyandım biraz vakit geçirmeye çalıştım evin içerisinde ama nasıl amaçsız nasıl hissiz. Sonra her sabah yaptığım gibi Ece’nin profilinde dolanırken yeni podcastinin yayınlandığını gördüm ve podcastin başından sonuna ciddi anlamda büyülendim. Podcastin ana konusu başlıktan da anlaşılacağı üzere hiçbir şey için geç olmadığını, yapılacak ya da yaşanacak durumların ya da fiilerin bize dayatılan zamanlarda gerçekleşmesi gerekmediğinin, biz ne zaman istersek o zaman istediklerimizi yapabileceğimizi yahut da yapmak istemediklerimizi yapmak zorunda olmadığımızı anlatıyordu. Örneğin toplum baskılarından biri olan “bence zamanın geldi evlenmeli

Chapter 4: Heyecan ve Geç Kalınmışlık Hissi

Aslında bakarsak bu iki zıt kelime birbirine çok yakın şeyler. Heyecan denince, heyecanlı anlar akla gelince hep geçmişe hatta çok geçmişe gidiyoruz ve bize iyi gelen heyecanlandıran bir olay anı aklımıza geliyor. Sonra o anın büyüsüne kapılıp şimdiki ana gelince diyoruz ki -vayy be neler yaşamışım, ne hazlarmış. Sonra diyoruz ki; Artık bu kadar heyecan verici şeyler yapmadığımızı fark ediyoruz. Şu durum ve olaylar aslında beni ne kadar da çok heyecanlandırmış. Ama şimdi bakıyorum da heyecan verici şeyler bulmakta bayağı zorlanıyorum. Şimdi anladım ki çok şeye geç kalmışım. Gördünüz mü, geç kalınmışlık hissi burada da peşimizi bırakmadı. Üniversite danışman hocamın attığı bir araştırmayı okurken orada heyecan verici bir anınızı hatırlayın, aklınıza getirin ve 5 satır yazın diyordu. Ama Şevo durur mu başladım yazmaya (hem belki chapter 4 olur diye düşündüm). Ekmeğimizin peşindeyiz be 😊 ))))))) Güzel bir geleceğin bizi beklemediğini düşünsek de bunu şekillendiren hep ama hep biz

SHERLOCK ⚗🔭🔬💉

Bu postu paylaşmak için kaç gündür nasıl sabırsızlanıyorum bilemezsiniz... Ve sonunda başlıktan da anlayacağınız üzere izledim ve artık yazıyorum. Gelelim asıl konumuza : Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi dedektif Sherlock Holmes'ü tanımayan bilmeyen yoktur heralde. Yardımcısı Dr. Watson'la birlikte 4 roman ve 56 hikaye boyunca yaşadıkları maceralar defalarca sinemaya ve televizyona uyarlandı ama bana göre hiçbirisi onun BBC tarafından yapılan modernize edilmiş bu versiyonu kadar başarılı olamadı. Emin olun ki diziye ait hiç spoiler vermeyeceğim, sadece karakterleri analize edeceğim. Dolayısıyla diziyi hiç izlemeyenler korkmasın. Bu dizi 2010'dan beri yayında fakat 2016 yılına kadar sadece 10 bölüm yayınlandı. Dizinin yapımcılarına neden bir sezonda daha çok bölüm yayınlamıyorsunuz diye sorduklarında ise biz bir film kalitesinde bir dizi yapıyoruz bu yüzden yılda 3 bölüm yayınlayabiliyoruz demişler (biraz daha hız lütfen :) ). Bu dizinin takımının ardında büyük bir zeka