Ana içeriğe atla

Chapter 3: Zaman

Eveeeeet, işte geldim buradayım. Ben de çok şaşkınım ve bir o kadar da heyecanlıyım. Çünkü 1 yılı aşkın süredir hiçbir şey yazmadıktan sonra bugün yazıyorum. Bugün sanırım iki şey bu duruma beni itti. İlki hiç tartışmasız Ece Targıt’ın “Çok Geç Değil” podcastiydi, ikincisi de sanırım dolunay.. bugün sabah uyandım ve cidden canım hiçbir şey yapmak istemedi, uyandım biraz vakit geçirmeye çalıştım evin içerisinde ama nasıl amaçsız nasıl hissiz. Sonra her sabah yaptığım gibi Ece’nin profilinde dolanırken yeni podcastinin yayınlandığını gördüm ve podcastin başından sonuna ciddi anlamda büyülendim. Podcastin ana konusu başlıktan da anlaşılacağı üzere hiçbir şey için geç olmadığını, yapılacak ya da yaşanacak durumların ya da fiilerin bize dayatılan zamanlarda gerçekleşmesi gerekmediğinin, biz ne zaman istersek o zaman istediklerimizi yapabileceğimizi yahut da yapmak istemediklerimizi yapmak zorunda olmadığımızı anlatıyordu. Örneğin toplum baskılarından biri olan “bence zamanın geldi evlenmelisin, ne zaman çocuk yapıyorsunuz, eee iş bulamadın mı zaman çok geçmemiş mi!!” bla bla bla. Cidden inanılmaz derecede her gün her saat aralıksız olarak bu sorulara maruz kalıyoruz. En güzel cevabı iç sesimiz veriyor aslında. Ben istediğim zaman! Zaman benim elimde, onu yönetecek veya düzenleyecek olan benim. Neden mi? Çünkü bu bedende ben yaşıyorum, bırakın da bunun kararını vermeye hakkım olsun değil mi? İnsan insanın kurdudur derler, bu duruma en çok bu cümle uyuyor sanırım. Eğer bir kişi kendi içindeki durumların muhasebesini yeterince yapamadıysa dış çevresine odaklanıyor ve başkalarının mutsuzluklarınından kendi durumlarının acınasılığı bir nebze de olsa unutmaya çalışıyor. Bazen kimseye kızamıyorum, herkesin iç dünyasında yaşadığı çok farklı durumlar var ve bazen biz bunları karşıdan anlayamıyoruz (Yalnız ne konuştum, 1 yıl geçince aradan biraz çenem düşmüş :)))). Neyse bu konuyu sabaha kadar konuşsak da bitmeyeceği için asıl konumuza gelelim. Başlıktan da gördüğünüz üzere bugünkü kavram “zaman”. Zaman aslında çok soyut bir kavram. Her ne kadar sayısal değerlerle ölçebilsek de öyle olmuyor maalesef. Öyle olsaydı gün herkese 24 saat. Neden bazı insanlar zamanını bu denli iyi ve verimli kullanabiliyorken bazıları “ufff zaman bugün ne kadar hızlı geçti hiçbir şey anlayamadım” diyor. Hepimiz gün içinde farklı şeylerle uğraşıyoruz. Kimimiz kitap okur, dizi film izler kimimiz sanal alemde takılır, başkası tüm gün temizlik, yemek yapar. Yani herkesin zamanını değerlendirme şekli farklıdır. Hepimiz biriciğiz, tekiz ve kendimize özeliz. Zaman içerisinde yaptığımız, yapacağımız ya da yapmak istediğimiz şeyler olmaktadır. Bazen de yapmak isteyip de bir türlü zaman bulamadığımız veya zaman ayırmadığımız şeyler. Gelişim süreçleri içerisinde farklı dönemlerden geçiyoruz. Kimimiz yeni bir iş sahibi oluyor, kimimiz evleniyor çoluk çocuğa karışıyor. Ve bu durumlar herkes için farklı zamanlarda gerçekleşiyor. Yani herkes 25 yaşında evlenmek zorunda değil, herkes 30 undan önce çocuk sahibi olmak zorunda değil. Hepimiz ne zaman istersek o zaman yaparız, ne zaman istemezsek o zaman yapmayız. Bu bedeni ve ruhu yaşayan biziz. Neyi isteyip neyi istediğimize karar verecek olan da yine biziz. Bu yüzden insanların size dayattığı zaman kısıtlamalarına da aldırmamanız şart. Yoksa sinir hastası olup çıkarız hepimiz. Bayram seyran zamanları sorarlar:

-EEEEE İŞ GÜÇ NOLDU?

+HALA UĞRAŞIYORUM TAM KAFAMA GÖRE BİR İŞ BULAMADIM.

-EE YAŞIN KAÇTI SENİN?

+25

-AAA AMA SEN KADINSIN, YAŞIN DA GEÇİYOR, EVLİLİK FİLAN DA MI YOK? AAA AMA SEN ERKEKSİN İŞİN GÜCÜN OLMAZSA NASIL EVLENECEKSİN, BU DEVİRDE SİGORTALI OLMAK YETMİYOR ARTIK

+.................


Evet bu tarz konuşmalara maruz kalan 3938593853.kişi filan olabilirsiniz. Welcome to the TOPLUM BASKISI. Ben de bu konuşmalara maruz kalan birisi olarak şunu çok açıkça söyleyebilirim ki benim bedenimde ruhumda olmayan insanlara verecek fazladan nefesim yok arkadaşlar maalesef. Tepkisiz kalamıyorum. Çünkü bu durum 25 yaşınızda son bulmayacak. 35-45 olduğunuz zaman da çocukların ne iş yapıyor nerede okuyor, karnesinde zayıf var mı sorularına evrilecek. Bu durum hiç bitmeyecek. Bu yüzden hadi bugün işim oldu, bugün evlendim, yarın çocuğum oldu, o da evlendi. Sonra öldük bitti arkadaşlar. İkinci bir dünya hakkımız olmadığı için hayatımızı bir kere yaşayacağız. O yüzden bırakalım onlar konuşsunlar. Siz zamanı gelince olacakları oldurmaya devam edeceksiniz zaten. Zaman sen ne menem bir şeysin ya. Her şey senden çıkıyor bizi bi sal :D 9 Ağustos’ta 26 yaşına basan biri olarak bu yaz 2372424.kez evlilik yok mu sorusuyla karşılaştım. Tepkim çok netti, HAYIR! Herkes tabi bi şok oluyor, ve diğer soru geliyor, NEDEN? Cevabım çok basit. Canım istemiyor, şu an belki benim için doğru zaman değildir. Ve ben ne zaman istersem o zaman olacaktır. Bunu anlamak bu kadar zor olmamalı. Ayy çok konuştum arkadaşlar affedin. Ama zamanı gelince siz her şeyin en güzelini en iyisini bilirsiniz zaten. Kimsenin sizi yönlendirmesine de ihtiyacınız yok. He bir de son bir şey söyleyip kaçayım. Chapter 4 de geliyor, onun konusu da belli. OLEYYYYY BE, BRAVO ŞEVOCUM :*


Sevgiyle kalın, Ş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chapter 2 (düşünmek)

Tam 1.5 yıl olmuş en son yazımı yazalı, inanamıyorum zaman bu kadar hızlı nasıl geçer?? Eveet başlığa dönersek okuduğunuz andan itibaren yaptığınız bir şey.. Kulaklarımı açtım ne o söylesin biri! Yesssss, düşünmek. Neden bu başlığı koyduğumu soracak olursanız dünyanın başından geçen amansız virüs corona sayesinde (yüzünde demek isterdim ama cümlemi bitirmeme izin verin pls 😂 ) herkes evde kal çağrısına uyduğu için gün içinde çook ama çook boş vaktimiz olduğundan mütevellit çok düşünüyoruz değil mi arkadaşlar? Ben hiç olmadığım kadar hem de. Belki de beni tekrar yazmaya iten şey buydu, evet düşünmek! Çok garip geliyor, bundan bir kaç yıl öncesinde deli gibi kpss çalışırken hey hayallere dalardım düşünürdüm. Bi evim olacak, istediğim gibi dekore edip her gün ama her gün dolu dolu aktiviteler yapacağım.. Ama hayat; eveeet Şevval, güzel düşünüyorsun ama gerçek hayatta işler her zaman böyle gitmiyor. Evet arkadaşlar her şey öyle tam da bizim istediğimiz şekilde olmuyormuş. Özellikle bahane

Chapter 4: Heyecan ve Geç Kalınmışlık Hissi

Aslında bakarsak bu iki zıt kelime birbirine çok yakın şeyler. Heyecan denince, heyecanlı anlar akla gelince hep geçmişe hatta çok geçmişe gidiyoruz ve bize iyi gelen heyecanlandıran bir olay anı aklımıza geliyor. Sonra o anın büyüsüne kapılıp şimdiki ana gelince diyoruz ki -vayy be neler yaşamışım, ne hazlarmış. Sonra diyoruz ki; Artık bu kadar heyecan verici şeyler yapmadığımızı fark ediyoruz. Şu durum ve olaylar aslında beni ne kadar da çok heyecanlandırmış. Ama şimdi bakıyorum da heyecan verici şeyler bulmakta bayağı zorlanıyorum. Şimdi anladım ki çok şeye geç kalmışım. Gördünüz mü, geç kalınmışlık hissi burada da peşimizi bırakmadı. Üniversite danışman hocamın attığı bir araştırmayı okurken orada heyecan verici bir anınızı hatırlayın, aklınıza getirin ve 5 satır yazın diyordu. Ama Şevo durur mu başladım yazmaya (hem belki chapter 4 olur diye düşündüm). Ekmeğimizin peşindeyiz be 😊 ))))))) Güzel bir geleceğin bizi beklemediğini düşünsek de bunu şekillendiren hep ama hep biz