Ana içeriğe atla

MUTLU OLMAK İÇİN🙏👥 (Empati)

Başlıktan da anlayacağınız üzere bugünkü konumuz mutlu olmak. Durun durun gitmeyin sakın, basit şeyler değil söyleyeceğim şeyler şşş :)

Aslında aklımda düne kadar böyle bir post paylaşmak yoktu ama dün youtuber bir kızımızın Mutlu Olmak için adlı videosunu izledim ve açıkçası içerik açısından bana çok faydalı bir video oldu. Kızımız Brené  Brown'un kitabından mutlu olmak adına notlar paylaştı. Birkaç link bırakmıştı aşağıya da. Tek tek girdim ve soluksuz bir şekilde hepsini izledim. Ve sonuç; tek kelimeyle ufkum gelişti ve bayıldım. İlk olarak bu hanım (Brené Brown) kendine story-teller/searcher diyor. Yani bir bakıma hikaye anlatıcısı/araştırmacı. İki dalı da almış kendine. Genel olarak şu konularda araştırmalar yapmış; empati, suçluluk ve utanç duygusu, mutlu olmak vs. Bakıldığında insanlar çok basit kelimeler olduğunu düşünüyorlar ama öyle değil. Çünkü hep deriz ya baktığımız açı çok önemlidir diye, işte bu hanım da çok farklı açılardan ele almış konuları.


Doğru empatinin nasıl kurulacağından bahsetmiş bikere. Gerçekten biz karşımızdaki insanı anlamak için çaba sarf ediyor muyuz? Örneğin bir arkadaşınız patronuyla bir sorun yaşadı ve bunu sizle paylaştı. Ne tepki verirseniz onunla empati kurmuş olurdunuz, -Aaa çok üzülmüş olmalısın, senin adına üzüldüm... mü, yoksa -Yaa ben de geçen benzer problemi patronumla yaşamıştım arada oluyor, böyle şeyler herkesin başına gelebiliyor... demek mi empati kurmuş sayılırız. Cevabı sizlere bırakıyorum :)


Genel olarak bir psikolojik danışman olarak Brené Brown'u kendime idol olarak alabilirim. Çoğu insan için de bence yararlı bir isim.


Biraz olsun empatiden, empatinin nasıl kurulabileceğinden bahsettim. Aslında bir günde bütün yazılarımı ya
zmak isterdim ama bu sefer diğer günlere içerik kalmayacak, neyse diğer günü iple çekiyorum!:)





                                                                                                                                 Sevgiler, Şevval 💞

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chapter 3: Zaman

Eveeeeet, işte geldim buradayım. Ben de çok şaşkınım ve bir o kadar da heyecanlıyım. Çünkü 1 yılı aşkın süredir hiçbir şey yazmadıktan sonra bugün yazıyorum. Bugün sanırım iki şey bu duruma beni itti. İlki hiç tartışmasız Ece Targıt’ın “Çok Geç Değil” podcastiydi, ikincisi de sanırım dolunay.. bugün sabah uyandım ve cidden canım hiçbir şey yapmak istemedi, uyandım biraz vakit geçirmeye çalıştım evin içerisinde ama nasıl amaçsız nasıl hissiz. Sonra her sabah yaptığım gibi Ece’nin profilinde dolanırken yeni podcastinin yayınlandığını gördüm ve podcastin başından sonuna ciddi anlamda büyülendim. Podcastin ana konusu başlıktan da anlaşılacağı üzere hiçbir şey için geç olmadığını, yapılacak ya da yaşanacak durumların ya da fiilerin bize dayatılan zamanlarda gerçekleşmesi gerekmediğinin, biz ne zaman istersek o zaman istediklerimizi yapabileceğimizi yahut da yapmak istemediklerimizi yapmak zorunda olmadığımızı anlatıyordu. Örneğin toplum baskılarından biri olan “bence zamanın geldi evlenmeli

Chapter 2 (düşünmek)

Tam 1.5 yıl olmuş en son yazımı yazalı, inanamıyorum zaman bu kadar hızlı nasıl geçer?? Eveet başlığa dönersek okuduğunuz andan itibaren yaptığınız bir şey.. Kulaklarımı açtım ne o söylesin biri! Yesssss, düşünmek. Neden bu başlığı koyduğumu soracak olursanız dünyanın başından geçen amansız virüs corona sayesinde (yüzünde demek isterdim ama cümlemi bitirmeme izin verin pls 😂 ) herkes evde kal çağrısına uyduğu için gün içinde çook ama çook boş vaktimiz olduğundan mütevellit çok düşünüyoruz değil mi arkadaşlar? Ben hiç olmadığım kadar hem de. Belki de beni tekrar yazmaya iten şey buydu, evet düşünmek! Çok garip geliyor, bundan bir kaç yıl öncesinde deli gibi kpss çalışırken hey hayallere dalardım düşünürdüm. Bi evim olacak, istediğim gibi dekore edip her gün ama her gün dolu dolu aktiviteler yapacağım.. Ama hayat; eveeet Şevval, güzel düşünüyorsun ama gerçek hayatta işler her zaman böyle gitmiyor. Evet arkadaşlar her şey öyle tam da bizim istediğimiz şekilde olmuyormuş. Özellikle bahane

Chapter 4: Heyecan ve Geç Kalınmışlık Hissi

Aslında bakarsak bu iki zıt kelime birbirine çok yakın şeyler. Heyecan denince, heyecanlı anlar akla gelince hep geçmişe hatta çok geçmişe gidiyoruz ve bize iyi gelen heyecanlandıran bir olay anı aklımıza geliyor. Sonra o anın büyüsüne kapılıp şimdiki ana gelince diyoruz ki -vayy be neler yaşamışım, ne hazlarmış. Sonra diyoruz ki; Artık bu kadar heyecan verici şeyler yapmadığımızı fark ediyoruz. Şu durum ve olaylar aslında beni ne kadar da çok heyecanlandırmış. Ama şimdi bakıyorum da heyecan verici şeyler bulmakta bayağı zorlanıyorum. Şimdi anladım ki çok şeye geç kalmışım. Gördünüz mü, geç kalınmışlık hissi burada da peşimizi bırakmadı. Üniversite danışman hocamın attığı bir araştırmayı okurken orada heyecan verici bir anınızı hatırlayın, aklınıza getirin ve 5 satır yazın diyordu. Ama Şevo durur mu başladım yazmaya (hem belki chapter 4 olur diye düşündüm). Ekmeğimizin peşindeyiz be 😊 ))))))) Güzel bir geleceğin bizi beklemediğini düşünsek de bunu şekillendiren hep ama hep biz